İhsan Kartoğlu, 1996 yılında Rize’nin Çayeli ilçesinde dünyaya geldi. Bir abla ve kendinden küçük bir kız bir de erkek kardeşe sahip olan İhsan, evin ikinci çocuğuydu. Annesi ev hanımı, babası ise Çayeli Bakır İşletmeleri’nden emekliydi. Ailecek düğün salonu işletiyorlardı. Anne ve babası İhsan’ın öğretmen olmasını çok istiyordu. Özellikle de babası bu konuda çok ısrarcıydı, oğlu devlet memuru olmalıydı. İhsan ise öğretmen olmak istemiyordu ancak babasının da takdirini kazanmalıydı, kazandı da. Üniversitede eğitim fakültesini tercih etti. Ancak hâlâ niyeti öğretmen olmak değildi, çünkü bu büyük bir sorumluluk gerektiriyordu. Bir taraftan okuyan diğer taraftan da düğün salonunu işleten İhsan’ın aklında üniversiteyi bitirdikten sonra akademik kariyer yapmak vardı ancak hiçbir şey düşündüğü gibi olmadı.
İhsan Kartoğlu ve ailesi
İhsan, üniversiteyi bitirdi ve 2019’un eylül ayında Kars’ın Arpaşehir ilçesinin Okçuoğlu Köyü’ne öğretmen olarak atandı. Aslında 40 tercih yapmıştı ve bunların içerisinde Kars yoktu. İhsan, “Yaptığım 40 tercihin hiçbirine atanamadım. 41’inci tercihimi devlet beni ihtiyaç olan bir yere atasın şeklinde işaretledim. İhtiyaç olan il Kars oldu. Kader beni buraya getirdi” dedi.
“Bir sabah telefonuma gelen Kars’ın Arpaşehir ilçesinin Okçuoğlu Köyü’ne atandınız mesajıyla uyandım. Hemen atandığım okulu görmek için internette araştırma yaptım. Haritalarda çıkmadığı gibi ne konumu ne de fotoğrafı vardı. Aileme durumu anlattım ve birlikte okula bakmak için Kars’a gittik. Ancak okulu bulmakta zorluk çektim. Çünkü hiç köy okulu görmemiştim. Rize merkezde yaşıyorduk ve okulum çok katlıydı. Kars’taki okul ise tek katlı ve çok küçüktü. ‘Ben burada mı öğretmenlik yapacağım’ dedim. Yaz mevsimi olduğu için okul kapalıydı, dışardan görebildiğim kadar baktım. Ancak hâlâ içimde öğretmen olma isteği yoktu. Her an ailemden ‘Burada yapamazsın demelerini’ bekledim. Ancak istediğim sözler ağızlarından çıkmadı.”
İlkinde öğretmenlik yapacağı okulu görmek için Kars’a giden İhsan, ikinci gidişince öğrencileriyle tanıştı. İhsan o anı, “Öğretmen olarak ilk dersime girdim. Öğrencilerin hepsi al yanaklı bir şekilde gözümün içine baktı. Bana ihtiyaçları olduğunu hissettim. O bakışı onlardan aldıktan sonra ‘Ben bu mesleği yapabilirim’ dedim. O gün yola çıktım, şu an buradayım ve çok mutluyum” diyerek anlattı.
BİSİKLET HEDİYE ETTİLER
İhsan, o günden sonra öğrencilerine sadece öğretmenlik yapmadı. Aynı zamanda onların en iyi arkadaşı oldu. Öğrencilerini mutlu etmek için elinden ne geliyorsa yaptı. Kendisi 26 yaşındaydı ve bugüne kadar hiç Anıtkabir’e gitme fırsatı olmamıştı. Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş, İhsan ve öğrencilerini Anıtkabir’e götürme sözü verdi. İhsan çok sevinmişti ancak aileler sıcak bakmadığı için gidemediler. Tabii İhsan bu duruma çok üzüldü ama elinden gelen bir şey yoktu. Ancak geçen yıl Ankara’daki özel bir kolej her öğrenciye bisiklet hediye etti. Yaşanan o mutluluğu gördükten sonra da köye gelmeye karar verdiler. Bu tanışma Anıtkabir davetiyle taçlandı.
‘BİRLİKTE ANITKABİR’E GİTTİK’
İhsan bu sefer yapılan daveti geri çevirmek istemiyordu. Hemen bir veli toplantısı yaptı ve velilere,?“Ankara’ya gitme dururumuz var. Yaşadığınız tedirginliği anlıyorum ama bu fırsatlar da bir daha gelmiyor. Ben Ankara’ya gittim ancak Anıtkabir’e gitmek nasip olmadı. Bu çocuklar da bir daha hangi yaşlarında Anıtkabir’e gitme fırsatı yakalayacak ya da okulca gitme deneyimi yaşayacak. Eminim ki birçoğunun fırsatı olmayacak. O yüzden çocukları bana, beni de Allah’a emanet edin ve bize izin verin gidelim” dedi. Konuşma etkili oldu ve velilerin onayıyla Anıtkabir gezisi gerçekleşti. Arkadaşlarıyla birlikte etkinlik yapmaları ve buna öğretmenlerinin dahil olması çocuklar için unutulmaz bir deneyim oldu. Belki de yaşadıklarını bir ömür unutmayacaklardı.
“Her şeyden öte bu çocukların birçoğu ben okula öğretmen olarak geldiğimde köyden bile dışarı çıkmamıştı. Biz ara ara Kars gezileri yapıyorduk. Doğum günü olan çocukları merkeze götürüp, istediği her şeyi yapıyor ve onlara mutlu bir gün hediye ediyorduk. Kendilerini özel hissetmesini sağlıyorduk. Bunu yaşayan çocukların hepsi teşekkür edip, çok güzel sözler söylüyorlar. Bir gün Elif adlı öğrencime doğum gününde kıyafet almak için dolaşıyorduk. Birden bana sarıldı ve ‘sen meleksin, melek’ dedi. O anı unutamıyorum. Genelde çok iyi kalpli olduğumu söylüyorlar ama Elif’in çok içten bir söyleyişi vardı. Beni çok etkiledi.”
‘ÖĞRENCİLERİMİN YAŞINA İNMEYE ÇALIŞIYORUM’
İlkokulu üç öğretmenle bitirmek zorunda kalan İhsan, maalesef bu konuda örnek alabileceği bir öğretmene denk gelememişti. “Hep olumlu olaylardan tecrübe kazanmazsınız, olumsuz olaylar da size tecrübe katar” diyen İhsan, “Neyi yapmamam gerektiğini çok iyi biliyorum. Kendi kötü deneyimlerimi çocuklara yaşatmamaya çalışıyorum. Aslında çocuklarla yaşadığım iyi ilişki oradan geliyor. Yaşım küçük, ben de çocuk sayılırım. Öğrencilerim 10-11 yaşlarında. Aramızda 15 yaş olduğu için kuşak farkı çok fazla yok. Onları çok iyi anlayabiliyorum. Onların yaşına inmeye çalışıyorum. Teneffüste bu şekilde arkadaşlık yürütüyoruz. Ancak derste her şey değişiyor” diyerek öğrencileriyle kurduğu sıkı bağı anlattı.
HER ŞEY BİR ÖĞRETMENİ SEVMEKLE BAŞLAR!
Peki her şey bir öğretmeni sevmekle mi başlar? İhsan bu soruyu, “Bence öyle çünkü yine kendi okul hayatımdan yola çıkarak meslek hayatımı sürdürüyorum. Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Her şey bir insanı sevmekle başlar’ sözünü bilirsiniz. Ben bu sözü kendi mesleğime uyarladım ve ‘Her şey bir öğretmeni sevmekle başlar’ dedim. Çünkü bir öğrenci belli dönemler de matematik dersini sever, belli dönemlerde sevmez. Bunun nedeni öğretmenlerin dönem dönem değişmesi. Çünkü bakınca matematik aynı matematik. Örneğin ben ortaokulda bir dönem matematiği çok sevdim. Çünkü o derse gelen öğretmenimi seviyordum. Bir dönem de matematiği hiç sevmedim. Çünkü matematik dersine gelen öğretmen beni haksız yere dersten atmıştı. Ona sinirlendiğim için de artık ders hoşuma gitmiyordu. Burada ana faktör tabii ki öğretmen” diyerek cevapladı.
‘Benim de bir hikâyem var’ diyorsan, en önemli konuğumuz olarak seni de bekliyoruz: [email protected]